Doğu’nun İki Yüzü: Japonya ve Hong Kong Dev Gezi Rehberi
Asya... Gizemli, hızlı, lezzetli ve şaşırtıcı. Eğer Uzak Doğu’ya ilk kez gidecekseniz veya Asya’nın "modern ama geleneksel" yüzünü görmek istiyorsanız, haritanızda işaretlemeniz gereken iki yer var: Güneşin Doğduğu Ülke Japonya ve Asya’nın Dünya Şehri Hong Kong.
Bir tarafta Shinkansen trenlerinin saniyelik dakikliği, geyşaların sessiz adımları ve sakura çiçeklerinin naifliği; diğer tarafta neon ışıklarının altında buharlı Dim Sum sepetleri, çift katlı tramvaylar ve gökyüzünü delen binalar. Bu rehberde, Tokyo’nun arka sokaklarından Victoria Zirvesi’nin manzarasına, Kyoto’nun tapınaklarından Kowloon’un kalabalığına uzanan epik bir yolculuğa çıkıyoruz.
Sessizliğin ve Saygının Ülkesi JAPONYA
Japonya’ya adım attığınızda hissettiğiniz ilk şey "başka bir gezegene" geldiğinizdir. Burada her şey farklı işler. Taksi kapıları otomatik açılır, metroda kimse telefonla konuşmaz, sokaklarda çöp kutusu yoktur ama yerlerde bir tane bile çöp göremezsiniz.
Geleceğin Başkenti: TOKYO
Dünyanın en kalabalık metropolü olmasına rağmen, Tokyo’daki düzen ve sessizlik insanı hayrete düşürür.
Shibuya Crossing: Tokyo’nun kalbinin attığı yer. Yeşil ışık yandığında aynı anda 3.000 kişinin karşıdan karşıya geçtiği, dünyanın en meşhur yaya geçidi. O kaosu izlemek için Magnet by Shibuya 109 binasının terasına çıkın veya köşedeki Starbucks’ın ikinci katında yer kapmaya çalışın.
Asakusa ve Senso-ji Tapınağı: Tokyo’nun modern yüzünden sıkılırsanız, Asakusa sizi geçmişe götürür. Dev kırmızı feneriyle ünlü Senso-ji, şehrin en eski ve en kutsal Budist tapınağıdır. Tapınağa giden Nakamise Dori caddesinde, taze pişmiş pirinç krakerlerinin (Senbei) kokusu arasında yürüyün.
Akihabara: Burası "Otaku" kültürünün merkezidir. Anime, manga, video oyunları ve elektronik eşyalarla dolu çok katlı mağazalar, kostümlü gençlerin (Cosplay) dolaştığı sokaklar ve ünlü "Maid Cafe"ler (Hizmetçi kostümlü garsonların olduğu kafeler) buradadır.
TeamLab Planets: Dijital sanatın zirvesi. Ayakkabılarınızı çıkarıp, suyun içinde yürüdüğünüz, ışıkların ve çiçeklerin sizin hareketlerinize göre şekil değiştirdiği interaktif bir müze deneyimi.
Geleneklerin Şehri: KYOTO
Eğer Tokyo Japonya’nın beyni ise, Kyoto ruhudur. 1000 yıldan fazla imparatorluğa başkentlik yapmış bu şehir, II. Dünya Savaşı’nda bombalanmadığı için tarihi dokusunu korumuştur.
Fushimi Inari Taisha: Dağın zirvesine kadar uzanan 10.000’den fazla turuncu Torii kapısının oluşturduğu tüneller. Burası pirinç tanrısı Inari’ye adanmıştır. Sabah 07:00’den önce giderseniz, o mistik atmosferi kalabalıksız yakalayabilirsiniz.
Kinkaku-ji (Altın Köşk): Göletin ortasında, son iki katı tamamen saf altın yapraklarıyla kaplanmış Zen tapınağı. Güneşli bir günde suya yansıması, Japon estetiğinin zirvesidir.
Gion Bölgesi ve Geyşalar: Ahşap "Machiya" evlerinin korunduğu, fenerlerle aydınlatılan dar sokaklar. Akşamüzeri şanslıysanız, randevusuna yetişmeye çalışan, yüzü beyaza boyalı, kimonolu bir Geyşa (veya çırağı Maiko) görebilirsiniz.
Arashiyama Bambu Ormanı: Gökyüzüne uzanan dev bambuların arasında rüzgarın sesini dinleyerek yürümek, ruhunuzu arındıracak bir deneyimdir.
Japonya’nın Mutfağı: OSAKA
Japonlar Osaka için "Kuidaore" derler, yani "İflas edene kadar ye!". Burası ülkenin sokak lezzetleri merkezidir.
Dotonbori: Şehrin kalbi. Kanaldan geçen tekneler, binalardaki devasa yengeç ve ejderha maketleri ve meşhur "Glico Man" tabelası. Burası bir neon ormanıdır.
Osaka Kalesi: Modern gökdelenlerin ortasında, hendeklerle ve surlarla çevrili, samuray döneminin ihtişamını yansıtan 8 katlı tarihi yapı.
Japon Mutfağı: Bir Sanat Eseri
Sushi: Tokyo’daki Tsukiji Dış Pazarı’nda sabahın köründe yiyeceğiniz o taze Sushi, bildiğiniz her şeyi unutturacak.
Ramen: Her köşe başında, buharı tüten bir Ramen dükkanı vardır. Bilet makinesinden siparişinizi verin ve "höpürdeterek" (bu, yemeği beğendiğiniz anlamına gelir) noodle çorbanızı için.
Kobe Beef (Wagyu): Dünyanın en pahalı ve lezzetli eti. Mermer gibi yağ dokusuna sahip bu et, ağzınızda lokum gibi erir.
Kaosun ve Düzenin Dansı HONG KONG
Japonya’nın dinginliğinden sonra Hong Kong’a inmek, soğuk bir duş etkisi yaratabilir. Burası daha gürültülü, daha nemli, daha dikey ve inanılmaz derecede enerjiktir. İngiliz sömürge geçmişinin bıraktığı Batılı düzen ile Çin geleneklerinin kaotik yapısı burada mükemmel bir sentez oluşturur.
Hong Kong coğrafi olarak üç ana bölgeye ayrılır: Hong Kong Adası (Finans merkezi ve gökdelenler), Kowloon (Gerçek yaşam, pazarlar) ve Lantau Adası (Doğa ve Buda).
Dikey Şehir: HONG KONG ADASI
Burası paranın ve gücün merkezidir.
Victoria Zirvesi (The Peak): Hong Kong’a gidip buraya çıkmamak olmaz. Tarihi "Peak Tram" (dik açıyla tırmanan tramvay) ile zirveye çıkın. Tepeden baktığınızda, denizin ve dağların arasına sıkışmış yüzlerce gökdelenin oluşturduğu o dramatik silüeti göreceksiniz. Özellikle gece manzarası büyüleyicidir.
Ding Ding Tramvayları: Dünyada hala aktif olarak kullanılan, çift katlı, incecik ve nostaljik tramvaylar. Sadece 3 HKD (çok cüzi bir miktar) ödeyerek adayı boydan boya, üst kattan şehri izleyerek gezebilirsiniz.
Central - Mid-Levels Yürüyen Merdivenleri: Dünyanın en uzun dış mekan yürüyen merdiven sistemi. Şehrin dik yokuşlarını tırmanırken sağlı sollu barları, restoranları ve yaşamı izlemek çok keyiflidir.
Şehrin Ruhu: KOWLOON
Limanın karşı kıyısı Kowloon, Hong Kong’un daha "Çinli" ve daha kalabalık yüzüdür.
Tsim Sha Tsui ve Yıldızlar Kaldırımı: Victoria Limanı kıyısındaki bu yürüyüş yolu, Bruce Lee heykeline ev sahipliği yapar. Akşam saat 20:00'de karşı kıyıdaki binaların üzerinden yapılan "Symphony of Lights" (Işıkların Senfonisi) lazer gösterisini izlemek için en iyi noktadır.
Mong Kok ve Gece Pazarları: Dünyanın metrekareye en çok insan düşen bölgelerinden biri. Ladies Market veya Temple Street Night Market’te pazarlık yapın, elektronik eşyalara bakın veya sokak falcılarına uğrayın.
Monster Building (Yick Cheong Binası): Transformers filminde görülen, binlerce dairenin iç içe geçtiği, gökyüzünün sadece ince bir çizgi olarak göründüğü o ikonik ve distopik bina kompleksi. Fotoğrafçılar için bir hac noktasıdır.
Doğa ve Huzur: LANTAU ADASI
Şehrin kaosundan kaçmak için metroyla veya feribotla bu adaya geçebilirsiniz.
Tian Tan Buddha (Big Buddha): Dağın tepesinde oturan, dünyanın en büyük oturur pozisyondaki bronz Buda heykeli. Oraya ulaşmak için Ngong Ping 360 teleferiğine binin. Altı cam kaplı (Crystal Cabin) teleferik kabinini seçerseniz, ayaklarınızın altında okyanusu ve ormanı görerek uçuyormuş hissi yaşarsınız.
Hong Kong Mutfağı: Dim Sum Cenneti
Hong Kong, kişi başına düşen restoran sayısının en yüksek olduğu şehirlerden biridir.
Dim Sum: Bu bir kahvaltı kültürüdür. Bambu sepetlerde buharda pişmiş mantılar, karidesli çörekler (Har Gow), domuzlu poğaçalar (Char Siu Bao)... Michelin yıldızlı en ucuz restoran olan Tim Ho Wan'da bu lezzetleri mutlaka deneyin.
Sütlü Çay (Milk Tea): İngilizlerden kalan 5 çayı geleneğinin yerelleşmiş hali. Koyu, tatlı ve buzlu sütlü çay, Hong Kongluların vazgeçilmezidir.
Egg Waffle: Sokaklarda satılan, baloncuk şeklindeki yumurtalı waffle. Dışı çıtır, içi yumuşacıktır.
Japonya, size saygıyı, sabrı, doğayla uyumu ve mükemmeliyetçiliği öğretir. Bir tapınak bahçesinde çayınızı yudumlarken zamanın durduğunu hissedersiniz.
Hong Kong ise size enerjiyi, değişimi, hırsı ve çok kültürlülüğü gösterir. Bir gökdelenin tepesinden ışıl ışıl limana bakarken geleceğin içinde olduğunuzu hissedersiniz.
Bu iki destinasyon, Asya'nın "Yin ve Yang"ı gibidir. Biri olmadan diğerini anlamak eksik kalır. Valizinizi hazırlayın; Güneşin Doğduğu Ülke ve Doğu'nun İncisi sizi bekliyor!
